Bugün GUHEM ‘e minik bir Uzay Yolculuğu yaptık. Atatürk’ün ”İSTİKBAL GÖKLERDEDİR” sözüyle yola çıkıp, bilimin ışığında geleceğe dair güzel hayallerimize  başka hayaller kattık. 

GUHEM, Gökmen Uzay ve Havacılık Eğitim Merkeziymiş. 

Maceramız kuşların anatomisini tanıyarak başladı. Kuşların kanat yapısını ve uçuşlarını taklit ederek, onlardan aldığımız ilhamla insan beyninin muhteşem buluşması bizi bugün uzayın derinliklerine giden yola çıkarmış. 

İlk takma kanatları, uçuş denemelerini, balonları, helikopterleri ve uçakları gördük. Onların günümüze gelene kadar geçtiği aşamaları hikâyeler şeklinde dinledik. 

Hezarfen Ahmet Çelebi gibi kanat takıp, uçuş simülasyonu yaptık. Kaldıraçlar, dişli çarklar ve makaralardan oluşan basit makineleri tanıdık, deneyerek sonuçlarını gördük. 

Sıcak hava balonlarını, gerçek bir uçağın kokpitini gördük. Heyecanımız giderek daha da artıyordu. Yavaş yavaş roketlerin olduğu bölüme geliyorduk. 

Uzaya gönderilen ilk kapsüller, roketler ve kullanılan teknoloji muhteşemdi. Uzaya giden astronotların kapsül içindeki yatış pozisyonunu deneyimledik. 

Ve sonra…

Uzay mekiği gibi görünen geriye sayımla, uzaya fırlatılan bir roketin içindeymişiz gibi bir asansörle üst kata çıktık. İşte burada evrenin kapılarının uçsuz bucaksız bir yere açıldığını bir kez daha gördük. Derslerde gördüğümüz Güneş’in oluşumu, Gezegenleri, yıldızların oluşumunu, nebulalardan yeni yıldızların doğuşunu ve ölümünü tekrar dinledik.

Güneşten bize gelen ışığın 8 dk. yol kat ettiğini, bizim ışığı gördüğümüz anın geçmiş olduğunu öğrendik. Bizler gelecek hayalleri kurarken geçmişe bakmak oldukça ilginçti. Ay’ın yüzeyinden bir kesite dokunduk, Ay tutulması ve Güneş tutulmasını, gezegenlerin büyüklüklerini gözlemledik. Uzay istasyonlarında yaşamın nasıl sürdürüldüğünü gözlemledik. Mars’ın kızıl yüzeyini ve üzerindeki uzay sondasını gözlemledik. 

Kim bilir belki ileride simülasyon eğitimlerine katılarak , gelecekte uzayda “bende varım” diyebilirim.